Meclis açılış resepsiyonunda başta DEM’liler olmak üzere muhalefet partisi liderlerinin ve vekillerinin çok konuşulan pozlar vermeleri çeşitli şekillerde eleştirildi.
Bu eylem, bir yanıyla meşruiyet kaybına, ABD dönüşü içte de fren koyma girişimiydi. Bu bir araya gelen vekiller zorla gıdıklanarak güldürülseler bile, yapılan anketlerde de görüleceği üzere, hayat pahalılığı karşısında hayat arenasında halk ayakta durmaya çalışırken ve kan ağlarken, halk nezdinde kaybedilen meşruiyet öyle kolay kolay geri getirilemeyeceğe benziyor.
Öte yandan mevcut fotoğraf karelerinde sol-demokrat kültürle en yakın temas hâlinde olan DEM’liler bilmelilerdi: Gülmek, bir halk gülüyorsa gülmektir.*
***
Herkes bu fotoğrafın arkasında ne yazıyor’u merak ediyor ve tahminde bulunuyor haklı olarak. Çoğunun ortaklaştığı; erken seçim kararı için 360 ve gerekirse anayasada değişiklik için 400 vekil sayısının kotarılması hedefi…
Dahası hepsi bir yerde milli birlik koalisyonu da kurulabilir ihtiyaç olursa… CHP dışında bu fotoğrafa girenlerin 360 ve 400’ü bulmaları yapılacak pazarlıklarla kotarılabilir. Bu, iktidar açısından başarı sayılabilir. Ancak adil bir seçimde ve ülkenin getirildiği bu şartlarda ve bu nedenlerle halkın yöneldiği siyasi tercihlere ve anketlere baktığımızda 360 ve 400’ü sağlamak seçimin garantisi değil. Yani iktidarda kalabilmek, resepsiyona gelenlerin gülücüklerle fotoğraf vermesiyle mümkün değil, halkın yüzünün güldürülmesiyle mümkün olabilecektir. Seçmenlerin tümüne kahkaha tozu savrulamayacağına göre, ana muhalefet yolunda yürüyüp, bariz hatalar yapmadığında ve muhalefetin iktidar tarafından sabote edilmeleri savuşturulduğunda geriye sadece sandık güvenliğinin temini meselesi kalacaktır.
Alınacak erken seçim kararına dek anlaşılıyor ki şapkadan daha çok tavşan çıkarılacaktır. Bu hâl ülkenin getirilmiş olduğu bıçak sırtı durumunun hâlâ kavranmadığını gösterir. Ağlamayan çocuğa meme verilmediği doğrudur da, aç çocuğa her seferinde yalancı meme vererek o çocuğun çığlığı nereye kadar susturulabilir? İdarenin kendi açıkladığı ekonomik verilere göre bile vatandaşın hâli Allah’a kalmış görünüyor. İş Allah’a kaldıysa, bazıları her gün aile fotoğrafı çektirerek albümler doldursa halka ne bundan?
***
Ülkenin, vatandaşın düştüğü ekonomik çaresizlik vatandaşlar için aynı şekilde hayatiyse, DEM’in oy aldığı bölgedeki illerde de ticari hayatlarını sürdürmeye çalışan esnaf, çiftçi, sanayiciler ve bütün üretici güçler de dünyanın her yerinde olduğu gibi ayakları üzerinde durmak isterler ve istikrara ihtiyaç duyarlar ve dolayısıyla maceraya, belirsizliklere prim vermezler. Uğraşlarının ve ticaretin onlara öğrettiği budur. Bu hâl ekonomiye ve sosyolojiye uygundur. Yüzlerce yılın yerleşik toplumsal yapısı içinde yer tutan bölge ticaret erbaplarının da bu kuralı öncelediğini söylemek yanlış değildir. Yani kısacası sosyo-ekonomik yapının kabul etmeyeceği bir reçeteyi zorla dayatarak sonuç almanın garantisi yoktur. Hele bunu, siyasi kankalık hevesiyle güya demokratik bir yoruma tabi tutarak ümmet reçetesi ile bu çağda tesis etmek de mümkün değildir. Ayrıca çok şükür sosyalizm ideolojisi ve deneyimleri gören gözlere açıkken…
Dolayısıyla siyasi talepler o halk kesimlerinin tercihleriyle doğrudan ilişkilidir ve bu tercihler göz önünde bulundurulmalıdır. Bölgesel olarak belli merkezlerce yapılan bir kurgu cazip bulunup, o yönde siyasi istikâmet belirlenmiş olabilir. Öncelikle, o kurgudan elde ne kalacağı işin sonunda belli olacaktır ve ne umdum ne buldum ahı da dahildir buna. Aslolan ülkenin ve halk kesimlerinin dinamikleri ve yönelimleridir. İşte, bu dinamiklere dikkat edilmezse Meclis fotoğrafçısının çektiği fotoğraflar unutulur ama halkın çekeceği fotoğraflar unutulmaz olur o zaman. Geç de olsa anlaşılır ki, ağlanacak hâlimize gülüyormuşuz! Hayat; gülüp geçilmeyecek kadar ciddi ve öğreticidir. Ülkemizde ise hayat artık gayet ciddi bir hâle gelmiştir.
*Edip Cansever