19 Mart 2025’e kadar yakınımdaki arkadaşlarla sohbet ederken birkaç kez demişliğim vardır: Ben ondan ancak ağrı kesici sorarım! Elli yıllık migrenli olduğumdan ve migren ilâçlarının yan etkilerini de bildiğimden ağrı kesici, ne kadar migrenime deva olabilirse, diye elimin hep altındadır. Bu nedenle bu ilâcın ismini zikretmiştim. Artık cümlemdeki öznenin gizliliği kalmadı. Gümbür gümbür 19 Mart’tan beri ülke siyaset meydanının ortasında ben buyum ve burdayım dedi ve bunu sürdürüyor.
Zihnimin hayal çapı geniş olsa da konuşurken beş susup bir konuşanlardan olmama rağmen Özgür Özel konusunda bugüne dek gösterdiği performansı görünce haksızlık ettiğimi söylemeliyim.
Tabii ülkenin siyaset zemini kaygan olunca yine de bir tereddüt oluyor insanın içinde ve çoğu insan içinden, Bu da insanların güvendiği dağlara kar yağdırmasa, demekten geri duramıyor. Özel’in gösterdiği performans nedeniyle birçok insanı ters köşe yapmasıyla ilgili dilimizde epey söz var: Ummadık taş baş yarar, Yavaş atın çiftesi pek olur, gibi.
Özel’in grup başkan vekilliği günlerinden irticalen konuşma yeteneğini biliyorduk. Ancak, bugünkü hâline gelmesinin birçok meziyeti bir araya getirmesiyle mümkün olduğunu görmek lâzım. Hitabet, dikkat, zihinsel refleks, güven verme, pratik zeka vb. Bu noktada sosyalist sol adına bir ders çıkarmamız icap eder: Doğru ideoloji hedefe ulaşmada tek başına yeterli olmuyormuş! Gerçekçi olmak, halkı anlamak, halkın anlayacağı dilden konuşmak, halka güven vermek, samimi olmak gibi birçok özelliği önderliğe soyunanların kendilerinde toplaması gerekiyor ki halkı kendi yoluna ikna edebilsinler.
İlk günlerde Özgür Özel için dile getirilen bir emanetçi sıfatı oldu, İmamoğlu’nun saha dışına çıkarılması nedeniyle. Siyasi emanetçiliğin ülkede en olumlu örneği Hüsamettin Cindoruk’tur. O, donanımına rağmen, hırsına yenilip o yönde bir girişim içinde olmadı. Özel de aynı süreci yaşayacak ve kararını koşullara göre verecektir elbette.
***
Son günlerdeki meşruiyet için deniz aşırı sefer düzenlenmesi ve Meclis resepsiyonunda CHP dışındaki muhalefetle birlikte geniş aile fotoğrafı verilmesi, muhalefete kredi açan kesimde bir moral bozukluğu yaratmış olabilir. Ancak, siyasette de doğa kanunlarının değiştirilemeyeceği gerçeği var. Bu yasaları emperyalizm de bilir ve takip eder…
Öte yandan emperyalizmin temel kriteri çıkardır. Bugün desteklediğine ilelebet kefil ve destek olmaz. Kendi yarattığı Saddam’ı günü gelince nasıl harcadıysa, kimse bu akıbetten azade değil. Emperyalizm sevmediği ve çıkarı olmadığı bülbülün sesini dinlemez.
Bir arkadaşımla bu minval üzere sohbet ederken soru can alıcı yerden geldi: O zaman bunlarla onların farkı ne olacak ki, dedi.
Evet, sonuçta iktidar değişse de emperyalizmle olan göbek bağı kesilmeyecek. Zaten muhalefetten devrim bekleyen de yok. Ki onların da böyle bir niyeti ve marifeti de yok. Ancak, ülkenin her bakımdan getirildiği çıkmazlarda herkesin oyu öyle kıymetli oldu ki; iktidar değişikliğiyle nepotizm, yandaşa gelir ve varlık transferi, eğitimin düşürüldüğü hâlden çıkarılması için yola çıkılması, gelir adaletsizliğine neşter vurulması, asgari ücretliye, emekliye, köylüye, çiftçiye ufak dokunuşlarla bile olsa bir nefes alma saadeti yaşatılması, bataklığa çekilmiş bir ülke fertlerinin çırpınma hâlinden çıkıp tekrar gözlerini ufka çevirmelerinin sağlanması az bir şey olmayacaktır.
Bu kazanımları küçümseyip eli yüksekten açanlar olacaktır her zaman olduğu gibi. Gönlümüz onlardan yana olsa da diyeceğimiz: Elinizi tutan yok da sadece çorba tarifi vermek de marifet değil, hepimizin çorbada tuzu olsun!
***
Bu yolun da kumpaslı, pusulu, çamurlu olacağı belli. Önemli olan, muhalefetin yakaladığı dalga yüksekliğini erken seçime dek düşürmemesi.
Seçime yakın bu çalışma temposunu yükseltmek ve iktidar değişimini sağlamak mümkün. Çünkü bütün toplum kesimlerini kucaklamak ve özellikle ezilenlerin değişim talebini karşılamak kaçınılmaz hâle geldi. İş dünyası, çalışma hayatı ve ekonomideki tıkanıklığı aşmak; adalet, eğitim, sağlık, güvenlik, savunma ve dış politika alanlarında birikmiş sorunları geniş halk kitleleri yararına çözmek mümkün, gerekli ve hatta zorunludur.
Bütün mesele kimden yana olunacağıdır. Bir elin parmaklarını geçmeyen kartellerden ve tek adam rejiminden yana mı olacağız, yoksa geniş halk kitleleri ve ülke yararlarından yana mı olacağız; bütün mesele budur.
Bu denklemin çözümünde geniş halk kitlelerinin yüksek yararını koruyup gözettiğine halkı ikna etmek; seçim kazanmanın sihirli anahtarı budur.