Ümit ÖZDEMİR / 30.11.2025
Saray rejiminin 11. yargı paketi bir ihtiyacın ürünü olarak ortaya çıktı. Rejimin her gün bir yenisini eklediği eşitsizlik, derinleşen yoksulluk ve yolsuzlukla birlikte suç oranlarında görülmemiş bir artış sonucu cezaevleri doldu, kapasitesinin çok üstünde mahkum sayısı ile cezaevleri alarm vermeye başladı. Buna çare olarak kısmi af olarak da anlayabileceğimiz ceza infaz indirimleri ile önce 50 bin sonra 110 bin kişiye tahliye yolu açılıyor.
Ceza indirimi alan tutukluların pek çoğunun kadın cinayeti, gasp, tecavüz ve torbacılık gibi adi suçlular olması, bu kişilerin tahliye olduktan sonra gözetimlerini sağlayacak, rehabilite edecek ve suçtan uzak durmalarını sağlayacak sosyal devlet mekanizmalarının yokluğunda, yeni bir suç patlaması dalgasıyla karşılaşma olasılığını kuvvetlendiriyor.
Dijital sopa: 11. yargı paketinin beklenen operasyonu.
Onbirinci Yargı paketi, infaz ceza indirimi ön görmesiyle krizden krize savrulan saray rejimine yeni bir meşruiyet alanı yaratmaya çalışırken, AİHM ve Anayasa Mahkemesi ihlal kararlarına rağmen Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Can Atalay’la diğer siyasi mahkumları kapsayacak bir düzenleme ön görmüyor. İlaveten muhalefeti iyice etkisizleştirmeye yarayan yeni düzenlemeler de cabası.
11. Yargı paketiyle, internet ve sosyal medya üzerinden üretilen içeriklere kısıtlama ve kaldırma yetkisi ön görülüyor. Pek çok ülkede tartışmaya açılan ve giderek benimsenen bilgi işlem ve dijital ortama eşit erişim hakkı, dijital kendi kaderini tayin hakkı, dijital güvenlik hakkı gibi 4. Nesil insan hakları 11. Yargı paketiyle fiilen engelleniyor. Sansür denemelerini bant daraltma, sosyal medyaya erişimi kısıtlama, hesaplara engel koyma gibi uygulamalarla hayata geçiren saray rejimi, 11. Yargı paketiyle bir tür “dijital sopayı” ya da “dijital kayyumu” hayata geçiriyor, yasal bir çerçeveye büründürüyor.
Rejimin 11. yargı paketiyle toplumun adalet talep eden geniş kesimlerinin taleplerine herhangi bir yanıt vermediği de böylece ortaya çıkıyor. Buna karşın özellikle bahis çetesi operasyonlarıyla “temiz futbol” algısı yaratılmaya çalışılırken, daha ilk anda kendi hakemlerinin bahis oynamasına izin veren TFF ile bu işi de eline yüzüne bulaştırdığı da ortaya çıktı.
Dijital güvenlik haklarının yok edilmesinin vahim sonuçlarının görüldüğü bahis çetelerinin elindeki kimlik bilgileriyle giriştiği kara para aklama operasyonlarının müsebbibinin de halkın dijital güvenliğinden sorumlu Ulaştırma Bakanlığı olduğu ortadayken, bakanlık yetkililerinin konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmamaları oldukça manidar.
Mattia Ahmet Minguzzi’nin suça sürüklenen çocuklar tarafından katledilmesnin yarattığı büyük infiali yatıştırmak adına, pakete eklenen ve kimi yorumculara göre “Ahmet Minguzzi” yasası olarak değerlendirilen pakette, çocuk suçlulara da ağırlaştırılmış cezalar ön görülüyor. Hukukun evrensel ilkelerinden biri olan çocuğun üstün yararı ilkesinin ihlal edilmesiyle biçimlenen Minguzzi yasasıyla, cinayet sonrası yükselen tepkiler bastırılmaya ve yönlendirilmeye çalışılıyor.
11. yargı paketiyle giderek artan çeteleşmelere karşı operasyonel bir söylemi geliştiren saray rejimi ve medyasının, çete suçlarına getirdiği ağırlaştırılmış cezalarla yeni bir meşruiyet alanı yaratmaya çalıştığı da görülüyor. Çetelerin oluşmasındaki sosyal arka planın, kamusal alanın neoliberal şirket yağmasına açılmasına koşut olarak nepotizm, kayırmacılık gibi klasik sağcılığın geleneksel suçlarından neşet etmesi, 11. yargı paketinin ölü doğmasının görünür nedenlerinden biri. Bu haliyle 11. Yargı paketinin saray rejiminin yanında ve halka karşı olduğu aşikar.

















