Geçtiğimiz günlerde Demokrasi İçin Birlik (DİB) hareketinin kurucularından, eski AİHM Yargıcı ve tecrübeli siyasetçi Rıza Türmen ile, “Dünden Bugüne DİB”i ve Türkiye’nin siyasi gündemini, “Demokrasi Güncesi” isimli programımızda konuştuk.
Programda Türmen’in uluslararası hukuk tecrübesiyle yaptığı teşhis oldukça önemliydi ve aslında giderek artan; buna rağmen marjinal hale getirilmeye çalışılan toplumsal drenişlerin nedenlerini de açıkça tarif ediyordu: “2025 eşiğinde Türkiye, artık bir otoriter rejim inşa ediyor. Bu ortamda siyaset yapma imkânı kalmamış, geriye tek bir meşru yol kalmıştır; Toplumsal Direniş.”
Bu söyleşiyle eş zamanlı olarak, direnişi örgütleyen kurumlarda; örgütlerin ve bireylerin içindeki sinsi mekanizma olan “inhibitif iktidar” kavramı da konuşuldu. Siyaset bilimci Şebnem Oğuz’un hem programa destek mesajıyla dile getirdiği hem de daha sonra yazdığı bir makalesinde detaylandırdığı “İnhibitif İktidar” kavramı programda tartışıldı. Aslında bu tarif, çeşitli yapıların, örgütlerin, partilerin yaşadığı enerji kaybının ve genel olarak Türkiye muhalefetindeki o meşum tıkanıklığın yapısal nedenini açıklamaya çalışan bir kavram olarak daha çok tartışılmayı hak ediyor.
Yeni Özneyi Bastırmayan, Sadece Askıda Tutan İktidar
Oğuz’un tanımına göre bu iktidar biçimi, bildiğimiz baskı rejimlerinden farklı işliyor. Yeni bir öznenin veya fikrin ortaya çıkmasını doğrudan çatışmayla bastırmıyor. Tam tersine, son derece kibar, kurumsal olgunluk süsü verilmiş teknik açıklamalarla harekete geçme olanağını engelliyor. Bu teknik açıklamalar ise yüzeyde gayet makul görünüyor: “Şartlar uygun değil,” “bu dönem mümkün değil,” ya da “önce başka şeylerin çözülmesi lazım.” Ancak işlevleri çok açık: Yeni bir öznenin yaratabileceği değişim ihtimalini sürekli erteleyerek etkisizleştirmek ve mevcut yapının kendi dengesini sarsılmadan korumasını sağlamak. Oğuz’un belirttiği gibi, bu tekniğin en tehlikeli yanı ise yurttaşı askıda tutması.
Program konuğumuz Türmen’in de “Çok doğru ve güzel söylenmiş” diyerek onayladığı bu analiz, enerjisini içe kapatan, sonunda evine çekilen bir yurttaş profilinin ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu pasifleşme, Türmen’in bahsettiği o ağır tabirle, rejimin yükseldiği “gönüllü köleliğin” zeminini hazırlıyor.
Yargı Rejimi ve Direnişin Zorunluluğu
Rıza Türmen programda, Türkiye’de artık sadece otoriter eğilimlerin değil, yargı eliyle yeni bir rejimin inşa edildiğini, en büyük rakiplerin cezaevine atılmasıyla, rekabetin tamamen ortadan kalktığını da dile getirdi. Şiddet varsa siyasetin olamayacağını ve bugün iktidarın kendi halkına karşı uyguladığı şiddet nedeniyle siyaset yapma olanağının kalmadığını ifade eden Türmen, “Siyasetin yerini şiddet aldığında, geriye kalan tek meşru yol, bir toplumsal direniş hareketidir” şeklinde dile getirdi.
Yeniden yapılanma sürecinde olan Demokrasi İçin Birlik platformunun, demokratik haklarını kullanmak isteyen kitleleri yeniden aktive etmek için yaptığı çalışmalardan bazılarını da bu programda konuştuk.
DİB Akademi (DİBA) Çalışması: Rıza Türmen, özgürlüğün olmadığı yerde bilimin ve yaratıcılığın da öleceğini söyleyerek, bu akademinin zorunlu olarak bir “Direniş Akademisi” olacağını ve direnişin yöntemlerini üretebileceğini belirtti.
Barış ve Adalet Çalışması: Programda, 13 Aralık’ta Ankara’da düzenlenecek olan “Adalet İçin Barış, Barış İçin Adalet” buluşması konuşuldu. Hukukçu Türmen, Kürt sorununun çözümünün sadece silah bırakmakla değil, bu meselenin tam da merkezinde oturan demokrasi ile çözülebileceği fikrinin her zaman merkeze alınması gerektiğinden bahsetti.
Marjinalleştirilen ve bir suçmuş gibi gösterilen, vatandaşların en doğal demokrasi hakkı olan ‘sokak siyaseti’ne dair görüşlerini de dile getiren Türmen’e göre “aktif yurttaşlık, mitingler bittikten sonra eve gitmek demek değil.” Türmen, sokağın, alanların önemli olduğunu vurguladı ve yoksulluk, barınma hakkı gibi türlü sorunları olan gençlerin; bunun yanı sıra yoksulluğun ‘kader’ değil, bir siyasetin sonucu olduğunu fark eden ezilen kitlelerin; Sokak Siyaseti (forumlar, meclisler, sanat vb) yoluyla kamusal alana dönmesi şarttır” dedi.

















